26 Ocak 2012 Perşembe

İskonto uygulaması


19.01.2012 tarih ve 28178 sayılı resmi gazetede yayımlanan 116 seri nolu KDV Genel Tebliğinde iskonto uygulaması hakkında açıklama yapılmıştır.  Söz konu genel tebliğ aşağıda özetlenmiştir.

1. Fatura ve Benzeri Belgelerde Ayrıca Gösterilen İskontolar

KDV Kanununun 25/a maddesi ile teslim ve hizmet işlemlerine ilişkin olarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen ticari teamüllere uygun miktardaki iskontoların KDV matrahına dâhil edilmeyeceği hükme bağlanmıştır.

Buna göre, faturanın düzenlenmesini gerekli kılan mal teslimi veya hizmet ifasına bağlı olarak yapılan iskonto, aynı faturada yer alması ve ticari teamüllere uygun miktarda olması şartlarına bağlı olarak KDV matrahına dahil edilmeyecektir.

2. Fatura ve Benzeri Belgelerde Ayrıca Gösterilmeyip, Yıl Sonlarında, Belli Bir Dönem Sonunda ya da Belli Bir Ciro Aşıldığında Yapılan İskontolar

KDV Kanununun 35 inci maddesi ile KDV matrahında çeşitli sebeplerle değişiklik vuku bulduğu hallerde, vergiye tabi işlemleri yapmış olan mükelleflerin, bunlar için borçlandığı vergiyi; bu işlemlere muhatap olan mükelleflerin ise indirme hakkı bulunan vergiyi değişikliğin mahiyetine uygun şekilde ve değişikliğin vuku bulduğu dönem içinde düzeltebilmelerine imkân sağlanmıştır.

Fatura ve benzeri belgelerde ayrıca gösterilmeyip, yıl sonlarında, belli bir dönem sonunda ya da belli bir ciro aşıldığında (satış primi, hasılat primi, yıl sonu iskontosu gibi adlarla) yapılan iskontolar esas itibariyle, asıl işleme ilişkin KDV matrahının değişmesi sonucunu doğurmaktadır. Dolayısıyla, KDV matrahında değişiklik vuku bulduğu bu gibi durumlarda KDV Kanununun 35 inci maddesine göre düzeltme yapılması gerekmektedir.

Bu itibarla, fatura ve benzeri vesikalarda gösterilmeyip belli bir dönem sonunda ya da belli bir ciro aşıldığında yapılan iskontolar nedeniyle KDV matrahında değişiklik vuku bulduğu hallerde düzeltme işlemi, alıcı tarafından satıcı adına bir fatura ve benzeri belge düzenlenmek ve bu amaçla düzenlenecek belgede, KDV matrahında değişikliğe neden olan iskonto tutarına ilk teslim veya hizmetin yapıldığı tarihte bu işlem için geçerli olan KDV oranı uygulanmak suretiyle yapılacaktır.

25 Ocak 2012 Çarşamba

İstanbul Sismik Riskin azaltılması ve acil durum hazırlık projesi (İSMEP) kapsamında, İstanbul İl Özel İdaresine bağlı olarak faaliyet gösteren İstanbul Proje koordinasyon birimine yapılacak teslim ve hizmetlere ilişkin KDV istisna ve iade uygulaması


19.01.2012 tarih ve 28178 sayılı resmi gazetede yayımlanan 116 seri nolu KDV Genel Tebliğinde İstanbul Sismik Riskin azaltılması ve acil durum hazırlık projesi (İSMEP) kapsamında, İstanbul İl Özel İdaresine bağlı olarak faaliyet gösteren İstanbul Proje koordinasyon birimine yapılacak teslim ve hizmetlere ilişkin istisna ve iade uygulaması açıklanmıştır. Söz konu genel tebliğ aşağıda özetlenmiştir.

6111 sayılı Kanunun geçici 16 ıncı maddesinde;

        “(1) İstanbul Sismik Riskin Azaltılması ve Acil Durum Hazırlık Projesi (İSMEP) kapsamında, İstanbul İl Özel İdaresine bağlı olarak faaliyet gösteren İstanbul Proje Koordinasyon birimine yapılacak teslim ve hizmetler, finansmanı yabancı devletler, uluslararası kurum ve kuruluşlarca karşılanmak şartıyla 31/12/2020 tarihine kadar katma değer vergisinden müstesnadır.

(2) İstisna kapsamındaki teslim ve hizmetler dolayısıyla yüklenilen vergiler, vergiye tabi işlemler nedeniyle hesaplanan vergiden indirilir, indirim yoluyla giderilemeyen vergiler 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 32 inci maddesi hükmü uyarınca mükellefe iade edilir.

(3) Maliye Bakanlığı, istisna kapsamına girecek teslim ve hizmetleri tanımlamaya, istisna ve iade uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.”

hükmü yer almaktadır.

Kanun hükmünün Bakanlığımıza verdiği yetki çerçevesinde söz konusu istisna aşağıda belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde yürütülecektir.

1. İstisnanın Kapsamı

İstisna, finansmanlarının yabancı devletler, uluslararası kurum ve kuruluşlar tarafından karşılanması şartıyla İSMEP kapsamında 31.12.2020 tarihine kadar İstanbul İl Özel İdaresine bağlı olarak faaliyet gösteren İstanbul Proje Koordinasyon Birimine 6111 sayılı Kanunun geçici 16 ıncı maddesinin yürürlüğü olan 25.2.2011 tarihinden itibaren yapılacak teslim ve hizmetlere uygulanacaktır.

Yabancı devletlerden, uluslararası kurum ve kuruluşlardan karşılıksız olarak sağlanan destekler yanında bu kurum ve kuruluşlardan temin edilen krediler kullanılarak yapılan mal ve hizmet alımları da istisna kapsamına girmektedir.

1.1. İstisna Kapsamına Giren Mal ve Hizmetler

İstisna kapsamına İSMEP çerçevesindeki mal ve hizmet alımları girmektedir. Bunun dışında İstanbul Proje Koordinasyon Biriminin harcamaları genel hükümler çerçevesinde KDV’ye tabi olacaktır. Buna göre, İstanbul Proje Koordinasyon Biriminin yiyecek, giyecek, temizlik, güvenlik, elektrik-su-telefon vb. giderleri, araç kiralama, hizmet binası, her türlü büro malzemesi, mefruşat, kırtasiye ve benzeri alımları proje çerçevesinde olmaması halinde istisna kapsamında değerlendirilmeyecektir.

2. İstisna Uygulaması

İstanbul Proje Koordinasyon Birimine, İSMEP kapsamında yapacağı alımlarla ilgili olarak yukarıdaki açıklamalar dikkate alınarak istisnadan yararlanabileceğine ilişkin İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığınca bir yazı verilecektir. Alınacak bu yazının (noter veya YMM onaylı örneği de geçerlidir.) İstanbul Proje Koordinasyon Birimince gümrük idaresine veya yurt içindeki satıcılara ibraz edilmesi suretiyle istisna uygulanması talep edilecektir.

İstanbul Proje Koordinasyon Biriminin İSMEP kapsamında 6111 sayılı Kanunun geçici 16 ıncı maddesinin yürürlüğü olan 25.2.2011 tarihinden önce ihalesi yapılan veya sözleşmesi düzenlenen işlere ilişkin mal ve hizmet alımlarının 6111 sayılı Kanunun geçici 16 ıncı maddesinin yürürlüğünden önce yapılması halinde bu alımlarda istisna uygulanmayacaktır. Ancak, ihale veya sözleşme maddenin yürürlük tarihinden önce yapılsa bile bu ihale veya sözleşmeye istinaden maddenin yürürlük tarihinden sonra temin edilen mal ve hizmetlere istisna uygulanacaktır.

3. İade Uygulaması

6111 sayılı Kanunun geçici 16 ıncı maddesinin (2) no.lu fıkrasında, “İstisna kapsamındaki teslim ve hizmetler dolayısıyla yüklenilen vergiler, vergiye tabi işlemler nedeniyle hesaplanan vergiden indirilir, indirim yoluyla giderilemeyen vergiler 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 32 inci maddesi hükmü uyarınca mükellefe iade edilir.” hükmü yer almaktadır.

Buna göre, söz konusu istisna, tam istisna mahiyetinde olup, bu kapsamdaki teslim ve hizmetler dolayısıyla yüklenilen KDV tutarları, indirim yoluyla telafi edilememeleri halinde, mükellefin isteğine göre mahsuben veya nakden iade edilecektir.

İade talebi bir dilekçe ile yapılacak, bu dilekçeye;

- İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığınca İstanbul Proje Koordinasyon Birimine verilecek istisnadan yararlanılabileceğine dair yazı,

- İstisna kapsamındaki satış faturalarının fotokopisi veya listesi,

- İstisna kapsamındaki teslim ve hizmetlerle ilgili olarak yüklenilen KDV listesi,

- İstisnaya konu işlemlerin gerçekleştiği döneme ait indirilecek KDV listesi

eklenecektir.

İstisna kapsamında işlem yapan satıcıların nakden veya mahsuben iade talepleri hakkında bu Tebliğde açıklama bulunmayan hususlara ilişkin olarak 84 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin mal ihracından doğan KDV iadesindeki esaslar çerçevesinde işlem yapılacaktır.

23 Ocak 2012 Pazartesi

Mükellef Bilgileri Bildirimi



20.01.2012 tarih ve 28179 sayılı resmi gazetede yayımlanan 413 sayılı Vergi Usul Kanunu Genel tebliği ile her yıl 1 Nisan - 31 Mayıs tarihleri arasında Mükellef Bilgileri Bildirimi verme zorunluluğu getirildi. Konu ile ilgili genel tebliği aşağıda özetlenmiştir.

Mükellef Bilgileri Bildirimini, bildirim verme süresinin başladığı gün olan 1 Nisan tarihi itibariyle faal olan (tasfiye işlemi devam edenler dahil) tüm;

a. Kurumlar vergisi,

b. Ticari kazanç (kazancı basit usulde tespit edilenler hariç), zirai kazanç ve serbest meslek kazancı elde eden gelir vergisi

mükellefleri vermek zorundadırlar.

•    Söz konusu bildirimin merkez ve her bir şube için ayrı ayrı verilmesi zorunludur.

•    Faaliyet konuları itibariyle farklı muhasebe tekniğini kullanmak durumunda bulunan mükellefler, Mükellef Bilgileri Bildiriminin "Brüt Satışlar/Gayri Safi Hasılat" alanına, kendi muhasebe tekniklerine göre bu alana karşılık gelen gelir tablosu bilgilerini dolduracaklardır.

•    bildirim verme zorunluluğu getirilen mükellefler, https://intvd.gib.gov.tr/internetvd adresinde bulunan bildirim ekranlarındaki alanları aynı adreste yer alan kılavuzda belirtilen açıklamaları göz önünde bulundurarak eksiksiz olarak dolduracaklardır.

•    Söz konusu bildirimin nasıl doldurulacağına ilişkin açıklamalara www.gib.gov.tr adresinden de ulaşılabilecektir.

•    Bildirim verme yükümlülüğü getirilen tüm mükellefler, bildirimlerini her yıl 1 Nisan-31 Mayıs tarih aralığında elektronik ortamda vereceklerdir.

•    Bildirimin elektronik ortamda verilmiş sayılabilmesi için onaylama işleminin yapılması zorunludur. Onaylama işleminin ise en geç, bildirimin verilmesi gereken son gün olan 31 Mayıs günü saat 24.00'e kadar tamamlanması gerekmektedir.

•    Bildirimin elektronik ortamda gönderilmesi zorunlu olduğundan vergi dairesi müdürlükleri/malmüdürlükleri, bildirimi kâğıt ortamında hiçbir şekilde kabul etmeyecektir.

•    Elektronik ortam dışında gönderilen bildirim verilmemiş sayılacaktır.

Bildirimin Elektronik Ortamda Gönderilmesine İlişkin Esaslar:

Mükellef Bilgileri Bildiriminin düzenlenmesi ve onaylanmasında aşağıda belirtilen esaslara uyulacaktır.

•    Kendi adına kullanıcı kodu, parola ve şifre almış mükelleflerce gönderiliyorsa, mükellefe ilişkin bilgiler bildirimin hem diğer alanlarına hem de bildirimi düzenleyen kısmına,

•    Serbest muhasebeci/serbest muhasebeci mali müşavir tarafından gönderiliyorsa, bildirimi gönderene ilişkin bilgiler bildirimi düzenleyen kısmına,

•    3568 sayılı Kanun uyarınca yetki almış olup bağımsız çalışan serbest muhasebeci, serbest muhasebeci mali müşavir veya yeminli mali müşavirler (meslek mensupları) tarafından gönderiliyorsa, bildirimi gönderene ilişkin bilgiler bildirimi düzenleyen kısmına,

yazılacaktır.

Düzeltme İşlemleri:
•    Elektronik ortamda bildirimin onaylanmasından sonra, hatalı verildiği anlaşılan bildirim için düzeltme bildirimi verilmesi gerekmektedir. Düzeltme bildiriminin elektronik ortamda, Mükellef Bilgileri Bildiriminin verilme süresinden sonra verilmesi durumunda 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 355 inci maddesinin düzeltme bildirimlerine ilişkin hükümleri dikkate alınarak işlem yapılacaktır.
•   
Düzeltme işleminde ilk bildirim tamamen iptal edilmekte ve ikinci defa verilen bildirim geçerli kabul edilmektedir. Bu sebeple düzeltme yapması gereken mükelleflerin, yeni bildirimi, daha önce bildirimde bulunulmamış gibi tüm bilgileri içerecek şekilde doldurmaları gerekmektedir.

Diğer Hususlar ve Cezai Yaptırım

•    Bildirimin verileceği tarihten önce bağlı oldukları vergi dairesi değişen mükellefler bildirimlerini, halen bağlı oldukları vergi dairesinin mükellefi olarak göndereceklerdir.

•    Bildirimini elektronik ortamda belirlenen süre içinde vermeyen veya eksik ya da yanıltıcı bildirimde bulunan mükellefler hakkında Vergi Usul Kanununun mükerrer 355 inci maddesi hükmü uyarınca özel usulsüzlük cezası kesilecektir.


19 Ocak 2012 Perşembe

Faaliyetleri Deniz Taşıma araçları ile yüzer tesis ve araçların imal ve inşası olanlara bu araçların imal ve inşası ile ilgili yapılan teslim ve hizmetlerde istisna ve iade uygulaması


25.2.2011 tarihli ve 27857 sayılı 1 inci mükerrer Resmî Gazete’de yayımlanan 6111 sayılı Kanunun 85 inci maddesiyle KDV Kanununun 13 üncü maddesinin (a) bendinde değişiklik yapılarak, 25.2.2011 tarihinden itibaren faaliyetleri deniz taşıma araçları ile yüzer tesis ve araçların imal ve inşası olanlara bu araçların imal ve inşası ile ilgili yapılan teslim ve hizmetler KDV den istisna edilmiştir.

19.01.2012 tarih ve 28178 sayılı resmi gazetede yayımlanan 116 seri nolu KDV Genel Tebliğinde Faaliyetleri Deniz Taşıma araçları ile yüzer tesis ve araçların imal ve inşası olanlara bu araçların imal ve inşası ile ilgili yapılan teslim ve hizmetlere ilişkin istisna ve iade uygulaması açıklanmıştır. Söz konu genel tebliğ aşağıda özetlenmiştir.

1. İstisnanın Kapsamı

İstisnadan, faaliyetleri deniz taşıma araçları ile yüzer tesis ve araçların imal ve inşası olanlar yararlanacaktır. İstisnadan yararlanmak için imal ve inşa faaliyeti yapanların ayrıca bu araçların kiralanması veya işletilmesi faaliyetinde bulunmaları şartı aranmayacaktır. Öte yandan, bunların KDV mükellefi olması zorunluluğu da bulunmamaktadır.

Söz konusu istisna, deniz taşıma araçları ile yüzer tesis ve araçların imal ve inşası ile ilgili mal ve hizmet alımında uygulanacaktır. İstisnadan yararlananların bu araçların tadil, bakım ve onarımı ile ilgili mal ve hizmet alımlarında bu kapsamda istisna uygulanması mümkün değildir.

2. İstisna Uygulaması

Deniz taşıma araçları ile yüzer tesis ve araçları imal ve inşa edenlerin bu işle ilgili mal ve hizmet alımlarında istisna uygulanacaktır. İstisna kapsamında mal ve hizmet almak isteyenlerin, bu işlemlerin KDV den istisna olduğuna ilişkin bir yazı almaları gerekmektedir. Bu yazı, KDV mükellefi olanlara bağlı oldukları vergi dairesi, KDV mükellefi olmayanlara ise işyerinin bulunduğu yer vergi dairesi başkanlığı veya defterdarlık tarafından verilecektir. Deniz taşıma araçları ile yüzer tesis ve araçları imal ve inşa edenler bu işte kullanacakları mal ve hizmetleri bu yazıyı satıcılara veya gümrük idaresine ibraz etmek suretiyle istisna kapsamında temin edebilecektir.

İstisna kapsamında mal teslimi ve hizmet ifasında bulunan satıcılar bu işlemler nedeniyle yüklendikleri vergileri indirim yoluyla telafi edememeleri halinde iade olarak talep edebileceklerdir. İade talebi bir dilekçe ile yapılacak, dilekçeye;

- Deniz taşıma araçları ile yüzer tesis ve araçları imal ve inşa eden adına düzenlenen istisna belgesinin bir örneği,

- İstisna kapsamındaki satış faturalarının fotokopisi veya listesi,

- İstisnaya konu işlemlerin gerçekleştiği döneme ilişkin indirilecek KDV listesi,

- İstisna kapsamındaki teslim ve hizmetlerle ilgili olarak yüklenilen KDV listesi,

eklenecektir.

İade uygulaması hakkında bu Tebliğde açıklama bulunmayan hususlara ilişkin olarak, KDV Kanununun 13/a maddesi uygulamasından kaynaklanan iade talepleri için KDV Genel Tebliğlerindeki düzenlemeler çerçevesinde işlem yapılacaktır.

3. Müteselsil Sorumluluk

Deniz taşıma araçları ile yüzer tesis ve araçları imal ve inşa edenlere yönelik istisnadan yararlanılabilmesi için, istisna yazısının mal teslimi ve hizmet ifasını yapan satıcıya ibrazı gerekmektedir. Bu yazı olmadan istisna uygulanması halinde, ziyaa uğratılan vergi, ceza, zam ve faizlerden teslim veya hizmeti yapan mükellefler ile birlikte teslim veya hizmet yapılan alıcı da müteselsilen sorumlu olacaktır.

Kendisine, teslim veya hizmetin istisna kapsamına girdiğini gösteren belge ibraz edilen satıcı mükellefler, başka bir şart aramadan istisna kapsamında işlem yapacaktır. Daha sonra işlemin, istisna için ilgili düzenlemelerde belirtilen şartları baştan taşımadığı ya da şartların daha sonra ihlal edildiğinin tespiti halinde, ziyaa uğratılan vergi ile buna bağlı ceza, faiz ve zamlar, kendisine istisna kapsamında teslim veya hizmet yapılan alıcıdan aranacaktır.

4. 25.2.2011 Tarihinden Önceki Tarhiyatlar

6111 sayılı Kanunun 17 inci maddesinin (15) no.lu fıkrasında, 3065 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde bu Kanunla yapılan değişiklik ile istisna kapsamına alınan teslim ve hizmetlerle ilgili olarak bu Kanunun yayımlandığı tarihten önceki vergilendirme dönemlerine ilişkin olarak KDV tarhiyatı yapılmayacağı, daha önce yapılmış olan tarhiyatlardan, varsa açılmış davalardan feragat edilmesi kaydıyla vazgeçileceği, tahakkuk eden tutarların terkin edileceği, tahsil edilmiş tutarların red ve iade olunmayacağı hükme bağlanmıştır.

13 Ocak 2012 Cuma

İşverenlerce personele işyerinde veya işyeri dışında yemek verilmesi


193 sayılı GVK nun 23/8 inci maddesi gereğince,

“Hizmet erbabına işverenlerce yemek verilmek suretiyle sağlanan menfaatler (İşverenlerce, işyerinde veya müştemilatında yemek verilmeyen durumlarda çalışılan günlere ait bir günlük yemek bedelinin 2010 yılı için 10 lirayı aşmayan kısmı gelir vergisinden istisnadır.

Ödemenin yemek verme hizmetini sağlayan mükelleflere yapılması şarttır. Ödemenin bu tutarı aşması halinde, aşan kısım ile hizmet erbabına yemek bedeli olarak nakten yapılan ödemeler ve bu amaçla sağlanan menfaatler ücret olarak vergilendirilir.

Günümüzde, işletmelerin pek çoğu çalıştırdıkları personeline, sözleşmeleri gereği veya başka sebeplerden dolayı çeşitli şekillerde yemek vermektedir. İşletmelerin bir kısmı, bu hizmeti, işyerinde yemek hazırlatıp vermek şeklinde yapabildikleri gibi bir kısmı hazır yemek satın alarak, bir kısmı da yemek kuponu dağıtarak verebilmektedirler.

Sayılan yöntemlerin ilk ikisi, hizmet erbabına işyerinde veya işyerinin müştemilatında yemek verilmesi şeklindeki uygulamadır. Sayılan diğer yöntem ise hizmet erbabına işyeri veya işyerinin müştemilatı dışında kalan yerlerde yemek verilmesi uygulaması olmaktadır.

Personele işletme tarafından yemek verilmesi uygulamasının iki boyutu bulunmaktadır. Bunlar;

*- Yemek hizmetinden yararlanan personelin bu sağladığı menfaatin ücretin bir unsuru olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve gelir vergisine tabi tutulup tutulamayacağı hususu,

*- İşletme açısından yemek vermek nedeniyle katlanılan giderlerin ticari kazancın tespitinde indirim konusu yapılması ve yüklenilen katma değer vergisi tutarlarının indirim konusu yapılması hususu.

Konu 186 seri nolu Gelir vergisi genel tebliğ hükümleri esas alınarak irdelendiğinde

A) HİZMET ERBABINA İŞYERİNDE VEYA MÜŞTEMİLATINDA YEMEK VERİLMESİ

1- İşverenlerce İşyerinde veya Müştemilatında Yemek Verilmek Suretiyle Sağlanan Menfaatlerin Vergiden İstisnası:

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 23/8 inci maddesinde “ Hizmet erbabına işverenlerce yemek verilmek suretiyle sağlanan menfaatler (İşverenlerce, işyerinde veya müştemilatında yemek verilmeyen durumlarda çalışılan günlere ait bir günlük yemek bedelinin  (2012 yılı için) 11,70 Lirayı aşmaması ve buna ilişkin ödemenin yemek verme hizmetini sağlayan mükelleflere yapılması şarttır. Ödemenin bu tutarı aşması halinde, aşan kısım ile hizmet erbabına yemek bedeli olarak nakden yapılan ödemeler ve bu amaçla sağlanan menfaatler ücret olarak vergilendirilir.)” hükmüne yer verilmiştir.

İşverenlerce hizmet erbabına yemek verilmek suretiyle sağlanan menfaatler, öncelikle ücret olarak sayılmış, ancak gelir vergisinden istisna edilmiştir. Kanunun açık hükmüne istinaden, işverenlerce personele işyerinde veya işyerinin müştemilatında yemek verilmek suretiyle sağlanan menfaatlerin herhangi bir tutarla sınırlı olmaksızın gelir vergisinden istisna edilmesi gerekmektedir. Ancak işverence personele sağlanan bu menfaatin gelir vergisinden istisna tutulabilmesi için;

• Yemeğin işyerinde hazırlattırılması,

• Yemek işyeri dışında hazırlattırılıyorsa, hazırlanan bu yemeğin personele işyerinde veya müştemilatında verilmesi,
gerekmektedir.

Ayrıca, hizmet erbabı tarafından yemek ücreti v.b. adlarla yemek bedeline yapılan katkının, yemeğin işverene maliyetini etkilemesi dışında istisna uygulaması açısından bir önemi bulunmamaktadır.

2- İşverenlerce İşyerinde veya Müştemilatında Yemek Verilmek Suretiyle Sağlanan Menfaatlerin Gider Yazılması:

Gelir Vergisi Kanununun 40'ıncı maddesinin 2 numaralı bendinde “Hizmetli ve işçilerin işyerinde veya işyerinin müştemilatında iaşe ve ibate giderleri,...”nin, ticari kazancın tespitinde gider olarak indirileceği, 57'nci maddesinin 4 numaralı bendinde, “işçilerin iaşe, tedavi ve ilaç giderleri....”nin zirai kazancın gerçek usulde tespitinde zirai hasılattan indirileceği, 68'inci maddesinin 2 numaralı bendinde de “Mesleki kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için ödenen ........müstahdem ücretleri....”nin serbest meslek kazancının tespitinde, mesleki hasılattan indirileceği hükme bağlanmıştır.

Yapılan bu düzenlemelere göre; işyerinde veya işyerinin müştemilatında, hizmet erbabına yemek vermek suretiyle sağlanan menfaatler, ticari, zirai ve mesleki kazancın gerçek usulde tespitinde, hasılattan gider olarak indirilebilecektir.

Bu uygulamada sözü edilen giderlerin, Vergi Usul Kanunu ve bu Kanunla ilgili olarak yayımlanan Genel Tebliğlerde belirtilen esaslara göre tevsik edileceği tabiidir. Ancak, ücret sayılarak vergiden istisna edilen bu menfaat için işverenlerce ayrıca ücret bordrosu düzenlenmesi zorunluluğu bulunmamaktadır.

ÖRNEK 1: İşveren (A), çalıştırdığı personele işyerinde bulunan mutfağını ve yemekhanesini kullanmak suretiyle yemek vermekte olup, yemeğin personel başına bir günlük bedeli de 15 Lira’dır.
Bu işverenin, yukarıda açıklanan şekilde işçilerine yemek vermek suretiyle sağladığı menfaat, herhangi bir tutarla sınırlı olmaksızın işçiler yönünden vergiden müstesna tutulacaktır.

Ayrıca işveren (A), personele vermiş olduğu yemek nedeniyle katlanmış olduğu giderlerin tamamını, Gelir Vergisi Kanununun 40/2'nci maddesi hükmü çerçevesinde, dönem kazancının tespitinde gider olarak dikkate alacaktır.

ÖRNEK 2: İşveren (B), işyerinde hazırlatarak işyerinin yemekhanesinde personeline yemek vermektedir. Yemek bedelinin bir günlük tutarı 15 Lira olup, bunun 9 Lirasını kendisi karşılamakta, 6 Liralık kısmını da personelin maaşından kesmek suretiyle tahsil etmektedir.

İşveren (B)’nin, personele yemek vermek suretiyle sağladığı 9 Liralık menfaat, personel açısından vergiden istisna edilecektir.

Ayrıca, işveren (B), her bir personeli için katlandığı maliyet olan 9 TL’yi, Gelir Vergisi Kanununun 40/2'nci maddesi hükmü çerçevesinde gider olarak yazacak, ancak yemek karşılığı personelin maaşlarından keserek tahsil ettiği 6 TL’yi de gelir olarak kaydedecektir.

ÖRNEK 3: İşveren (C)’nin işyerinde mutfak tertibatı olmayıp, sadece yemekhanesi bulunmaktadır. Bu işveren hazır yemek servisi veren bir firma ile anlaşmıştır. Yemek servisi veren firma, kendi mutfağında hazırlattığı yemeği, işveren (C)’nin yemekhanesinde, personeline servis yapmakta ve işverenden kişi başına yemek bedeli olarak günlük 12 Lira ücret almaktadır.

İşveren (C)’nin, civar lokanta veya yemek verme hizmeti veren firmadan temin ettiği yemeği, kendi işyerinde personeline sunmak suretiyle sağladığı menfaat de tutarına bakılmaksızın vergiden istisna edilecektir.

Ayrıca işveren (C), personeline yedirmiş olduğu yemek nedeniyle katlanmış olduğu giderlerin tamamını, Gelir Vergisi Kanununun 40/2'nci maddesi hükmü çerçevesinde, dönem kazancının tespitinde gider olarak dikkate alacaktır.

B)  İŞYERİ VEYA MÜŞTEMİLATI DIŞINDA YEMEK VERİLMESİ

1- İşverenlerce İşyeri veya İşyerinin Müştemilatı Dışında Kalan Yerlerde Yemek Verilmek Suretiyle Sağlanan Menfaatin Vergiden İstisna Edilmesi:

Gelir Vergisi Kanununun 23/8'inci maddesinin parantez içi hükmünde, “(İşverenlerce, işyerinde veya müştemilatında yemek verilmeyen durumlarda çalışılan günlere ait bir günlük yemek bedelinin (2012 yılı için) 11,70 TL yi aşmaması ve buna ilişkin ödemenin yemek verme hizmetini sağlayan mükelleflere yapılması şarttır. Ödemenin bu tutarı aşması halinde, aşan kısım ile hizmet erbabına yemek bedeli olarak nakden yapılan ödemeler ve bu amaçla sağlanan menfaatler ücret olarak vergilendirilir.)” şeklinde düzenleme yapılmıştır.

Yapılan bu düzenlemeye göre, işverenlerin tarafından personele civar lokantalar veya yemek verme hizmetini sağlayan yerlerde yemek verilmesi halinde, bu yemek bedellerinin bir günlük tutarının, 2012 takvim yılı için belirlenen 11,70 TL’yi aşmayan kısmının gelir vergisinden istisna edilmesi gerekmektedir. Bu istisnanın uygulanabilmesi için de aşağıda sayılan koşulların sağlanması gerekmektedir.

• İşverenlerce yemek bedeli, doğrudan yemek verme hizmetini sağlayan veya bu işe aracılık eden kuruluşa ödenmelidir. Yemek bedeli hizmet erbabına ödenmeyecektir.

• Yemek bedelinin fiilen çalışılan günlere ait bir günlük tutarı 11,70 TL’yi aşmamalıdır. Bu tutarı aşması halinde sadece 11,70 TL’lik kısmı istisnaya konu edilecektir.

• Fiilen çalışılmayan günler için de yemek bedeli ödenmesi halinde, bu ödeme istisna kapsamının dışında kalacaktır.

• Yemek bedeli faturası, işveren adına düzenlenecektir. Ancak, faturaya yemek yiyen hizmet erbabının adı ve soyadı ile yemek yediği gün sayısı bir liste halinde eklenecektir.

Bu şartlar çerçevesinde işverenlerce, hizmet erbabına civar lokantalar veya yemek verme hizmeti sağlayan kuruluşlar vasıtasıyla temin edilen menfaatler vergiden istisna edilecektir.

Yemek bedelinin bir günlük tutarının 11,70 TL’yi aşması halinde aşan kısım, ücret olarak vergilendirilecektir.

Bu istisnanın uygulanmasında işverenlerin, bazı personeline işyerinde veya müştemilatında, bazı personeline de civar lokantalar veya yemek verme hizmetini sağlayan yerlerde yemek vermesi halinde; personele işyerinde veya müştemilatında yemek vermek suretiyle sağlanan menfaatler, yukarıda (A-1 bölümünde) açıklanan esaslar çerçevesinde vergiden istisna edilecektir. Ayrıca personele, civar lokantalar veya yemek verme hizmetini sağlayan yerlerde yemek verilmesi halinde de bu yemek bedellerinin bir günlük tutarı, 11,70 TL’yi aşmaması şartıyla bu bölümde açıklanan esaslar çerçevesinde vergiden istisna edilecektir.

Öte yandan, geçici görevle görev mahalli dışına gönderilen personele harcırah ödenmesi halinde bu ödeme, Gelir Vergisi Kanununun 24'üncü maddesinin 1 veya 2 numaralı bendinde yer alan esaslara göre gelir vergisinden müstesna tutulmaktadır. İşverenlerce, personelin harcırah ödenmesini gerektiren bir görevle, görev mahalli dışına gönderilmeleri halinde, bu personele ayrıca yemek bedeli adı altında bir ödeme yapılması durumunda, bu ödemenin de tutarına bakılmaksızın tamamı gelir vergisine tabi tutulacaktır. Zira, hizmet erbabına verilen harcırah tutarları, yemek ve yatmak giderlerini de içermekte ve bu ödemeler zaten gelir vergisinden müstesna tutulmaktadır.

2- Hizmet Erbabına Civar Lokantalarda veya Yemek Verme Hizmeti Sağlayan Kuruluşlarda Yemek Verilmek Suretiyle Sağlanan Menfaatin Gider Yazılması:

Gelir Vergisi Kanununun 40'ıncı maddesinin 2 numaralı bendinde “Hizmetli ve işçilerin işyerinde veya işyerinin müştemilatında iaşe ve ibate giderleri,...”nin, ticari kazancın tespitinde gider olarak indirileceği, 57'nci maddesinin 4 numaralı bendinde, “işçilerin iaşe, tedavi ve ilaç giderleri....”nin zirai kazancın gerçek usulde tespitinde zirai hasılattan indirileceği, 68'inci maddesinin 2 numaralı bendinde de “Mesleki kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için ödenen ........müstahdem ücretleri...”nin serbest meslek kazancının tespitinde, mesleki hasılattan indirileceği hükme bağlanmıştır.

Görüldüğü üzere, zira kazanç ile serbest meslek kazancın tespit edilirken işverenlerce personele verilen yemek verme hizmetinin işyerinde veya işyerinin müştemilatında yapılmasının veya dışarıdan lokanta ve yemek firmalarından temin edilmesinin veyahut da yemek kuponu olarak verilmesinin, gider yazmaya bir etkisi bulunmamaktadır. Ticari kazancın tespitinde ise;  işverenler tarafından verilen yemek verme hizmetinin işyerinde veya işyerinin müştemilatında olması halinde Gelir Vergisi Kanununun 40/2'nci maddesi hükümlerine göre gider yazılacaktır. Yemek verme hizmetinin civar lokantalar vasıtasıyla veya yemek kuponu olarak verilmesi durumunda ise işverenler yüklendikleri giderleri Gelir Vergisi Kanununun 40/1'inci maddesine göre, genel giderler çerçevesinde gider olarak yazılabilecektir.

Gelir Vergisi Kanununun 61'inci maddesinde, ücret; işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatler olarak tanımlanmış, ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunmasının onun mahiyetini değiştirmeyeceği hükme bağlanmıştır.

Öte yandan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 238'inci maddesinin birinci fıkrasında, işverenlerin her ay ödedikleri ücretler için “Ücret bordrosu” tanzim etmeye mecbur oldukları; Gelir Vergisi Kanununa göre vergiden muaf olan ücretlerle götürü ücret üzerinden vergiye tabi hizmet erbabına yapılan ücret ödemeleri için bordro tanzim edilmeyeceği hükme bağlanmıştır.

Bu hükümlere göre işverenler, civar lokantalardan veya yemek verme hizmeti sağlayan diğer kuruluşlardan hizmet erbabına yemek vermek suretiyle sağladıkları menfaatlerin vergiden istisna edilecek kısmı ile vergiye tabi olacak kısmını belirlemeleri bakımından, ücret bordrosunda bu hususu göstermek zorundadırlar. İşverenler yaptıkları bu ücret ödemelerini ücret bordrosuna dayandırarak, genel hükümlere göre gider yazacaklardır. Lokantalar veya yemek verme hizmetini sağlayanlardan alınan faturalar, bu bordronun eki niteliğinde gider belgesi kabul edilmektedir.

ÖRNEK 4: İşveren (D), çalıştırdığı 8 işçisine, civar lokantalardan birisi ile anlaşarak öğle yemeği yedirilmesini sağlamıştır.

İşveren (D), lokanta ile yaptığı anlaşma uyarınca işçilerine sadece mesai günlerinde öğle yemeği yemeleri için yemek kuponu almış ve bir işçinin bir günlük yemek bedeli olarak katma değer vergisi hariç 7 TL  ödemeyi kabul etmiştir.

Lokanta işletmesi, 8 işçi için kişi başına Katma Değer Vergisi hariç günlük (7 x 8 =) 56 TL hesabından hareket ederek, Şubat ayında fiilen çalışılan 20 işgününü dikkate almak suretiyle, işveren (D)’ye gönderdiği faturada, yemek bedeli olarak toplam (56 x 20 =) 1.120 TL göstermiştir.

Bu örnekte, kişi başına civar lokantada yedirilen yemekle sağlanan menfaatin fiilen çalışılan günlere ait bir günlük tutarı 11,70 TL’yi aşmadığı için, bu suretle hizmet erbabına sağlanan menfaatin tamamı vergiden istisna edilecektir.

Ayrıca işveren (D), personeline yedirmiş olduğu yemek nedeniyle katlanmış olduğu giderlerin tamamını, Gelir Vergisi Kanununun 40/1'inci maddesi hükmü çerçevesinde, dönem kazancının tespitinde gider olarak dikkate alacaktır.

3-Özel Kartlar veya Yemek Çekleri Kullanılmak Suretiyle Lokanta veya     Restoranlarda Verilen Hizmetlere İlişkin Belge Düzeni (ticket uygulaması)

Uygulamada bazı firmalar tarafından çeşitli adlarla çıkarılan özel kartlar, anlaşma yapılan lokanta veya restoran gibi hizmet işletmelerinde (anlaşmalı hizmet işletmeleri) sunulan hizmetin ödeme aracı olarak kullanılmaktadır. Ayrıca bazı  lokanta, restoran vb. yemek verme hizmeti sunan işletmelerde sunulan hizmetin ödeme aracı olarak; gerek bu işletmelerce, gerekse bu hizmet işletmeleri ile anlaşma yapan firmalarca satışa sunulan yemek çeklerinin (Ticket) kullanıldığına da sıklıkla rastlanılmaktadır. Bu itibarla, söz konusu kartların veya yemek çeklerinin kullanımıyla ilgili olarak uyulması gereken belge düzeni 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümleri doğrultusunda 382 seri nolu VUK genel tebliği ile düzenleme yapılmıştır.

3.1. Özel Kartların Kullanımı (Ticket)

382 seri nolu VUK genel tebliği ile Özel kartların (Ticket), aşağıda belirtilen şekilde hareket edilmesi kaydıyla kullanılması ve belgelendirilmesi uygun görülmüştür.

•    Söz konusu kartlar, personeline yemek hizmeti temin etmek isteyen işletmeler tarafından bu kartları satışa sunan firmalardan satın alınarak personele verilecektir.

•    Kartlar, bunları satışa sunan firmalarca anlaşmalı hizmet işletmelerine verilen satış noktası terminallerinden geçirilmek suretiyle, hizmet bedelinin ödenmesinde kullanılacaktır.

•    Belirtilen satış noktası terminalleri, işlemin yapıldığı yer, tarih, saat, hizmet bedeli ile kalan tutarı gösterecek şekilde iki adet bilgi fişi verecek ve istenildiğinde günlük veya haftalık olarak tahsil edilen bedelleri gösterecektir.

3.2.Yemek Çeklerinin Kullanımı

382 seri nolu VUK genel tebliği ile yemek çeklerinin, aşağıda belirtilen şekilde hareket edilmesi kaydıyla kullanılması ve belgelendirilmesi uygun görülmüştür.

•    Yemek çekleri, işverenlerce istihdam edilen personelin yemek ihtiyacının karşılanması amacıyla kullanılacaktır.

•    Bu çekler dip koçanlı olarak ve dip koçanı ile çekin üzerine müteselsil sıra numarası yer verilmek suretiyle bastırılacaktır.

•    Söz konusu çekler, gerek bunları kendi adına bastırarak satışa sunan hizmet işletmelerinde, gerekse bunları satışa sunan firmalarla anlaşmalı hizmet işletmelerinde münhasıran yemek bedellerinin ödenmesinde kullanılacaktır.

3.3. Özel Kartlar ve Yemek Çeklerinin Kullanımına İlişkin Belge Düzeni

Özel kartları ve yemek çeklerini çıkaran firmalar tarafından, hizmet alımında kullanılacak bedellerin karta yüklendiği veya çeklerin satıldığı tarihten itibaren yedi gün içinde, bu kartları veya çekleri  personeline vermek üzere alan işletmeler adına fatura düzenlenecektir.

Yemek bedellerinin;

•    Özel kartlar kullanılarak ödenmesi durumunda satış noktası terminalinden alınan iki adet bilgi fişinden birinin kart sahibine verilmesi, diğerinin ise hizmet işletmesinde kalması,

•    Yemek çekleri kullanılarak ödenmesi halinde yemek çekinin dip koçanının hizmet alan personelde, diğerinin ise hizmet işletmesinde kalması

şartlarıyla, hizmetten yararlanan personele ayrıca Vergi Usul Kanununda belirtilen belgelerden herhangi birinin (ödeme kaydedici cihaz fişi, perakende satış fişi veya fatura) verilmesine gerek bulunmamaktadır.

Anlaşmalı hizmet işletmelerinin, bedeli özel kartlar veya yemek çekleri kullanılarak ödenen hizmetler için, özel kartları veya yemek çeklerini satışa sunan firmalar adına hizmetin tamamlandığı tarihten itibaren yedi gün içinde fatura düzenlemeleri gerekmektedir.

Ancak, ödemenin söz konusu özel kartlar veya yemek çekleri ile yapılması sırasında bu belgelerden birinin sehven düzenlenmesi halinde mükerrerliğin önlenmesi bakımından düzenlenen belgenin iptali gerekecektir. İptal işlemi, anlaşmalı hizmet işletmelerince söz konusu özel kartları veya yemek çeklerini satışa sunan firmalara düzenlenecek faturalarla, doğrudan özel kartları veya kendi bastırdığı yemek çeklerini satan hizmet işletmelerince ise bunların satışı sırasında düzenlenmiş olan faturalarla bağlantı kurulmak suretiyle gerçekleştirilecektir.

Diğer taraftan, söz konusu organizasyon dolayısıyla özel kartları ve yemek çeklerini çıkaran firmalar veya anlaşmalı hizmet işletmelerinin birbirlerinden komisyon vb. hizmet bedelleri almaları halinde ayrıca bu bedeller için fatura düzenleneceği tabiidir.

C) KATMA DEĞER VERGİSİ UYGULAMASI

9 seri no.lu Katma Değer Vergisi Genel Tebliğinin 8'inci bölümünde, “Katma değer vergisi uygulamasında personele işyerinde veya müştemilatında yemek verilmesi işlemin de, İşletmenin iktisadi faaliyetini yürütebilmesi için yapılan ve işletmede yaratılan katma değerin bir unsuru olan bu masraflar, maliyetin bir parçası olduğundan, personele tahsis sırasında vergiye tabi tutulmayacak, bu mal ve hizmetlerin iktisabında yüklenilen vergiler ise genel hükümlere göre indirim konusu yapılabilecektir.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.

Buna göre, işverenlerin işyerinde veya müştemilatında hizmet erbabına yemek vermek amacıyla satın aldıkları mal ve hizmetler nedeniyle yüklenilen katma değer vergisi tutarları, mal ve hizmet bedeline dahil edilmeyecek ve indirim konusu yapılacaktır.

Öte yandan, işverenlerin civar lokantalar veya yemek verme hizmeti sağlayan yerlerden, personeline yemek vermek suretiyle sağladığı menfaatler için de bir günlük 11,70 TL yemek bedeline katma değer vergisi dahil bulunmamaktadır. Yemek bedelinin 11,70 TL’lik kısmı, yukarıda da açıklandığı üzere, vergiden istisna edilecek bu bedele isabet eden katma değer vergisi işverenlerce indirim konusu yapılacaktır.

Yemek bedelinin tutarının 11,70 TL’yi aşması halinde, aşan kısım (istisna tutarına isabet eden katma değer vergisi hariç olmak üzere) net ödenen ücret olarak kabul edilecek ve vergiye tabi tutulacaktır.

ÖRNEK 5:
İşveren (E)’nin, civar lokantaların birisi ile yaptığı anlaşmaya göre işçisine yemek vermek suretiyle sağladığı menfaatin bir günlük tutarı (katma değer vergisi dahil) 15 TL dir

Bu işveren, işçisi için hazırlayacağı ücret bordrosunda, yemek bedelinin 11,70 TL’lik kısmını vergiden istisna ücret gösterecek, bu bedele ait (11,70 x % 8 =) 0,94 TL’lik katma değer vergisini indirilecek katma değer vergisi hesabına aktaracak, geri kalan [15 – (11,70 + 0,94) =] 2,36 TL’yi de net ödenen ücret olarak kabul edip, bu ücretin brütünü hesaplamak suretiyle vergilendirecektir.


11 Ocak 2012 Çarşamba

Demirbaş satışında hesaplanan KDV nasıl beyan edilecek


Bilindiği üzere 3065 sayılı KDVK’ nun 53.Nolu Sirküleri ile iade talepleri elektronik olarak alınmaktadır. Elektronik ortamda verilen iadeye konu belgeler Gelir İdaresince analiz ve değerlemeye tabi tutulmaktadır. Bu analiz ve değerlendirme neticesinde alınan “KDV İade Kontrol Raporu’nda, bazı mükellefler ile 1 inci Veya 2 inci kademedeki alt mükelleflerin beyan ve bildirimlerinde tutarsızlıklar tespit edilmektedir.

Bu tutarsızlıkların belli başlılarından biride genelde demirbaş ve araç satışları ile ilgili KDV’nin “ilave edilecek KDV” sütununda beyan edilmesinden kaynaklanmaktadır.

Konuyla ilgili olarak Gelir İdaresi Başkanlığının 01.12.2010 tarihli 106824 sayılı görüş yazısında,
“Katma Değer Vergisi Kanununun 1/1 inci maddesine göre, ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan tespit ve hizmetler Katma Değer Vergisine tabidir. Aynı Kanunun 2/1 inci maddesinde ise teslim, bir malın tasarruf hakkının devredilmesi olarak tanımlanmıştır.

Diğer taraftan, Katma Değer Vergisi Kanununun 20/1 inci maddesi uyarınca, teslim ve hizmet işlemlerinde matrah, bu işlemlerin karşılığını teşkil eden bedel olup, bedel deyimi ise, malı teslim alan veya kendisine hizmet yapılan veyahut bunlar adına hareket edenlerden bu işlemler karşılığında her ne suretle olursa olsun alınan veya bunlarca borçlanılan para, mal ve diğer suretlerle sağlanan para ve para ile temsil edilebilen menfaat, hizmet ve değerler toplamını ifade etmektedir.

Ayrıca, 24 Sıra Nolu Katma Değer Vergisi Sirkülerinin 2/b bölümünde, katma değer vergisi mükelleflerinin vergiye tabi işlemlere ilişkin bedelleri (alıcının tevkifat uyguladığı işlemler hariç), vergi oranları itibariyle ayrı ayrı beyan etmeleri gerektiği belirtilmiştir.

Bu hüküm ve açıklamalar gereğince mükelleflerin işletmelerinde kayıtlı araç veya demirbaş satış işlemi mutat ve sürekli faaliyet konusunu oluşturmamakla birlikte katma değer vergisi uygulaması bakımından ticari nitelik taşıyan bir teslimdir. Dolayısıyla, söz konusu işleme ait hasılatın ilgili dönem katma değer vergisi beyannamesinde teslim ve hizmet işlemlerinin karşılığını oluşturan bedel olarak matraha dahil edilmesi gerekmektedir”

Denilmektedir.

Bu itibarla, İşletmenin mutat faaliyet konusuna girmeyen ancak işletmenin envanterinde mevcut olan demirbaş ve taşıtların satışlarında hesaplanan KDV nin İlgili dönem KDV beyanında ilave edilecek KDV olarak değil Teslim ve hizmet işlemleri karşılığında hesaplanan KDV olarak beyan edilmesi gerekmektedir.

Konuyu bir örnekle muhasebe kaydı açısından da açıklayacak olursak,

Kayıtlı değeri 50.000,00 TL birikmiş amortismanı 25.000,00 TL olan envantere kayıtlı bir binek otosunun 30.000,00 TL artı %1 KDV ile satıldığını düşünelim.

Öncelikle satış işleminin yevmiye kaydı;

120 alıcılar hesabına 30.300,00 TL borç, 600 nolu satışlar hesabına ayrı bir alt hesap ile Duran varlıklar satış hesabı olarak 30.000,00 TL alacak, 391 nolu hesaplanan KDV hesabına 300,00 TL alacak kaydı yapılacak.

Taşıt amortisman ve maliyet kaydı;

257 nolu Birikmiş amortismanlar hesabına 25.000,00 TL borç, 623 nolu Diğer satışların maliyeti hesabına alt hesap ile duran varlık satış maliyeti hesabı açılarak 25.000,00 TL borç, 254 nolu taşıtlar hesabına 50.000,00 TL alacak kaydı yapılacak.

Gelir Tablosunda ise,

600 nolu Satışlar hesabında (Duran varlık satışları) 30.000,00, 623 nolu Satışların maliyeti (Diğer satışların maliyeti) hesabında 25.000,00 TL, 690 nolu Bürüt satış karı hesabında 5.000,00 TL olarak görülecek.


9 Ocak 2012 Pazartesi

Ticari Defterlerin kapanış tasdiki ve MTV taksitleri, Harçlar



Takvim yılının ilk ayı olması ve bazı yasal zorunlulukların bu ay içinde yerine getirlmesi gerektiği bilinmekle birlikte tekrar hatırlatılmak amacıyla aşağıdaki açıklamalara gerek duyulmuştur.

TTK nun 66 ıncı maddesi hükmü gereği, Her tacir, ticari işletmesinin iktisadi ve mali durumunu, borç ve alacak münasebetlerini ve her iş yılı içinde elde edilen neticeleri tespit etmek maksadıyla, işletmesinin mahiyet ve öneminin gerektirdiği bütün defterleri ve bilhassa, diğer kanunların hükümleri mahfuz kalmak üzere, Tacir hükmi şahıs ise yevmiye defteri, defteri kebir, envanter defteri ve karar defterlerini Türkçe olarak tutmaya mecburdur.

69 uncu maddesi gereğince de “Her tacir, tutmaya mecbur olduğu diğer defterlerle tutmak istediği defterlerin her birinin nevi ve mahiyetleriyle sayfa sayılarını gösteren iki nüsha beyannameyi bu defterleri kullanmaya başlamadan önce sicil memuruna vermeye mecburdur. Memur, bunlardan birisini tasdik ederek tacire geri verir. Bu mükellefiyeti hiç veya kanuna uygun şekilde yerine getirmeyen tacirin bu gibi defterleri lehine delil olamaz.”

70 ve 72 inci maddeleri gereği ise ticari işletmeler tutmak zorunda oldukları defterlerden yevmiye ve envanter defterlerine kapanış tasdiki yaptırmak zorundadır.

Bu nedenle 2011 yılı

•    Yevmiye defterinin, içinde bulunduğumuz ocak ayı sonuna kadar,

•    Envanter defterinin ise mart ayı sonuna kadar

Notere ibraz edilip kapanış tasdikinin yaptırılması gerekiyor.

Uygulamada ihmal edilen kapanış tasdiki, aslında birçok açıdan önem taşıyor.

Bu konuyu birkaç şekilde örnekleyecek olursak;

* TTK, Kanun 85 inci maddesi gereği, uygun olarak tutulan ve birbirini teyit eden ticari defterlerin Ticaret Kanunu açısından sahibi lehine delildir. Ancak, kapanış tasdiki yaptırılmamış defterlerin sahibi lehine delil olarak kullanılması mümkün değildir.

 * TTK' 67/3üncü maddesi gereği, defterleri hiç tutmayan veya Kanun'a uygun şekilde tutmayanların para cezası ile cezalandırılmaları öngörülmüştür.

 * İcra ve İflas Kanunu'na (İİK) göre, ticari defterlerini hiç ya da Kanuna uygun olarak tutmayanlar, iflas ettiklerinde, 'taksiratlı müflis' sayılmakta ve Türk Ceza Kanunu'nun 162. maddesi hükmüne göre cezalandırılmaktadırlar (İİK md. 310). Dolayısıyla söz konusu hüküm, gerekli defterlere kapanış tasdiki yaptırmayanlar açısından da geçerlidir.

 * İİK'nın 285. maddesine göre, konkordato talep eden borçlunun İcra Tetkik Mercii'ne vereceği konkordato projesine ekleyeceği cetvelde, TTK'nın 66. maddesi gereğince tutulması zorunlu defterlerin hepsinin tutulmuş olup olmadıkları gösterilir. Defterlerine kapanış tasdiki yaptırmayan tacir, defterlerini Kanuna uygun tutmamış sayılacağından, konkordato talebi reddedilebilir.


Ayrıca;

•    MTV 2011/1 inci taksidi 31.01.2012 tarihi mesai saati sonuna kadar ödenmesi gerekmektedir.

•    Ayrıca işlemlerimizde yeni damga vergisi oranlarını kullanmayı kesinlikle unutmayalım.

•    Yıllık harç mükellefleri (maden harçları vb.) bu ay harçlar Ödenecek unutulmamalı



2 Ocak 2012 Pazartesi

Vergi Dairelerinde vekaletle iş takibi


Kavram olarak temsil, bir kimsenin başka bir kişi nam ve hesabına yetkili kılınarak işlem yapabilmesidir. Bu yetkiye dayalı olarak temsilci tarafından yetki çerçevesinde yapılan işlemler hukuken geçerlidir. Temsil yetkisinin kaynağını kanun ise, 'kanuni temsil'; sözleşme ise 'iradi temsil' söz konusudur.

İradi temsilin dayanağını oluşturan vekalet, Gerek eski 818 sayılı Borçlar Kanununda gerekse yeni 6098 sayılı Borçlar Kanunu'nun 502. maddesinde 'vekalet sözleşmesi, vekilin vekalet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir' denilerek yer bulmuştur. 

Vergi dairesinde vekaletle iş yapılabilir mi?

Vergi mevzuatımızda iradi temsil konusuyla ilgili olarak özel bir düzenleme yer almamaktadır.

VUK' un 8. maddesinin üçüncü fıkrasında;

 'Vergi kanunlarıyla kabul edilen haller müstesna olmak üzere, mükellefiyete veya vergi sorumluluğuna müteallik özel mukaveleler vergi dairelerini bağlamaz' hükmü mevcuttur.

Bu hükümden anlaşılacağı üzere iradi temsilin mümkün olduğu ancak vergi dairesi bakımından bağlayıcı olmadığı kesindir.

Uygulamada ve yargı kararların da vergi hukukunda iradi temsilin mümkün olduğu ortaya çıkmakla beraber Vergi Dairesinde işlem yapılabilmesi için Vergi İdaresinin Genel vekaletnameyi kabul etmediği her bir işlem için özel şerhi olan özel vekaletname talep ettiği görülmektedir.

Nedeni ise son derece açıktır. Zira Vekiller,  vergi dairelerinde mükellef adına borçlanabilir, vergi dairesinden para tahsil edebilir, mahsup yapabilir veya mükellef adına ceza kesilmesini gerektiren durumlara ve olaylara neden olabilir. Kısaca vekilin yapacağı işlemler mükellefin hukukunu doğrudan etkileyebilir. Dolayısıyla böylesine önemli bir konuda verilecek vekaletnamenin 'özel' olması gerekir.

Vekaletin özel olması yanında birde özel şerhe sahip olması istenmektedir. Bu da doğal ve anlaşılabilir bir mantık dır. Çünkü vekil bir iş için mi yoksa süreklimi temsil yetkisine sahiptir. Vekil azil edilmiş olabilir dolayısıyla idarenin bunu bilmesi önemlidir ayrıca azil edilmiş bir vekilin yapacağı işlemler ilerde ortaya hukuki sorunları çıkaracaktır.
Buraya kadar yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı gibi, vergi mükelleflerinin iradi temsili açısından herhangi bir sorunu bulunmamaktadır.

Ancak temsil yetkisinin,

Genel vekaletname ile değil, “kullanılacak yetkinin kapsam ve sınırlarının açıkça belirtildiği” ve “vekil tayin edilen kişinin azledilmesi halinde azil tarihi ile durumun vergi dairesine bildirildiği tarih arasında geçen süre içerisinde vergi dairesince yapılacak işlemlerden vergi dairesinin sorumlu olmadığına ilişkin” özel bir şerhin yer aldığı,

Özel vekaletname ile verilmesi gerekmektedir.

Vergi idaresince konu ile ilgili bu yönde verilen birden fazla özelge de mevcuttur. 18/03/2011tarih ve B.07.1.GİB.4.06.18.02-3210-7920-146 sayılı özelge;

“Buna göre, dilekçenizde belirttiğiniz işlemlere ilişkin olarak tarafınıza verilecek özel vekaletnamede; dosya hazırlama, tecil terkin ve mahsuben iade dilekçeleri vermeye yetkili kılındığınıza dair özel hüküm bulunması ve iadesi talep edilen veya mahsubu istenen verginin nev'i, miktarı ve dönemi gibi hususların da yer alması şartıyla tarafınıza verilecek vekaletname ile söz konusu işlemleri yapabilmeniz mümkün bulunmaktadır.

Ancak, düzenlenen vekaletnamede vekil tayin edilen kişinin azledilmesi halinde azil tarihi ile durumun vergi dairesine bildirildiği tarih arasında geçen süre içerisinde vergi dairesince yapılacak işlemlerden vergi dairesinin sorumlu olmadığına ilişkin bir şerhin yer alması gerektiği tabiidir.”
Şeklindedir.


'