23 Mayıs 2011 Pazartesi

Gider pusulasında üst sınır



Vergi mükellefi olmayan kişilerden yapılan mal ve hizmet alımlarına ilişkin olarak düzenlenen gider pusulasında yer alacak bedel için herhangi bir üst sınır yoktur. Vergi idaresi (Trabzon Vergi Dairesi Başkanlığı) tarafından bu konu hakkında verilen özelge aşağıya çıkarılmıştır.

Sayı : B.07.1.GİB.4.61.15.01-606-51-2010-49  23/12/2010


Konu : Gider Pusulasında Üst Sınır


İlgide kayıtlı özelge talep formunun tetkikinden, vergi mükellefi olmayan kişilerden yapmış olduğunuz mal ve hizmet alımlarına ilişkin olarak düzenlemiş olduğunuz gider pusulasında yer alacak bedel için herhangi bir üst sınırın olup olmadığı konusunda Başkanlığımızın görüşünün sorulduğu anlaşılmaktadır.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 234 üncü maddesinde, "Birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan serbest meslek erbabının ve çiftçilerin: vergiden muaf esnafa yaptırdıkları işler veya onlardan satın aldıkları emtia için tanzim edip işi yapana veya emtiayı satana imza ettirecekleri gider pusulası vergiden muaf esnaf tarafından verilmiş fatura hükmündedir. Bu belge, birinci ve ikinci sınıf tüccarların, zâti eşyalarını satan kimselerden satın aldıkları altın, mücevher gibi kıymetli eşya için de tanzim edilir.
Gider pusulası, işin mahiyeti, emtianın cins ve nev'i ile miktar ve bedelini ve iş ücretini ve işi yaptıran ile yapanın veya emtiayı satın alan ile satanın adlarıyla soyadlarını (Tüzel kişilerde unvanlarını) ve adreslerini ve tarihi ihtiva eder ve iki nüsha olarak tanzim ve bir nüshası işi yapana veya malı satana tevdi olunur. Gider pusulaları, seri ve sıra numarası dahilinde teselsül ettirilir." hükmü yer almaktadır.

Ayrıca, konu hakkında yayımlanan 225 Sayılı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde gider pusulalarında, işin mahiyeti, cinsi, adedi, fiyatı, tutarı, toplamı, tevkif edilen vergi oranı ve net tutarı; işi yaptıran ile yapanın veya emtiayı satın alan ile satanın adlarıyla soyadları (tüzel kişilerde unvanları) adresleri, varsa vergi dairesi ve hesap numarası, seri ve müteselsil sıra numarası ve düzenleme tarihine ilişkin bilgilere yer verilmesi gerektiği belirtilmiştir.

Bu hüküm ve açıklamalara göre, vergi mükellefi olmayan kişilerden yapmış olduğunuz mal ve hizmet alımlarında düzenleyecek olduğunuz gider pusulalarında yer alacak bedele ilişkin bir sınırlama bulunmamaktadır.



20 Mayıs 2011 Cuma

Yabancı Sermayeli Şirket, Şube ve İrtibat Bürolarının Bildirim Yükümlülükleri



17.06.2003 tarih ve 25141 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 4875 sayılı Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu ile başta yabancı sermayeli şirket ve şube kuruluşu, sermaye artışı ve hisse devirleri olmak üzere yabancı sermayeli şirketlerin gerçekleştirdikleri işlemlerde izin ve onay alma zorunluluğu kaldırılmıştır. Kanun bu işlemlerle ilgili olarak yıllık veya işlem bazında bilgi verme yükümlülüğü getirmiştir.

Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu kapsamındaki şirket ve şubelerin bildirim yükümlülükleri bu Kanun uygulamasına ilişkin olarak 20.08.2003 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu Uygulama Yönetmeliği ile belirlenmiştir.

Bu çerçevede 4875 sayılı Kanun kapsamındaki yabancı sermayeli şirket, şube ve irtibat bürolarının, Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu Uygulama Yönetmeliği ekindeki formları kullanarak, Hazine Müsteşarlığı Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü'ne süresi içinde;

·         Sermayelerine ve faaliyetlerine ilişkin bilgileri Yönetmelik ekinde (EK-1) yer alan "Doğrudan Yabancı Yatırımlar İçin Faaliyet Bilgi Formu" ile yıllık bazda ve her yıl en geç Mayıs ayı sonuna kadar,

·         Sermaye hesabına yapılan ödemelere ilişkin bilgileri Yönetmelik ekinde (EK-2) yer alan "Doğrudan Yabancı Yatırımlar İçin Sermaye Bilgi Formu" ile ödemeyi takip eden 1 ay içinde.

·         Mevcut yerli veya yabancı ortakların kendi aralarındaki veya şirket dışındaki herhangi bir yerli veya yabancı yatırımcıya yaptıkları hisse devirlerine ilişkin bilgileri Yönetmelik ekinde (EK-3) yer alan "Doğrudan Yabancı Yatırımlar İçin Hisse Devri Bilgi Formu" ile hisse devrinin gerçekleşmesini müteakip en geç 1 ay içinde,

·         Türkiye'de faaliyet göstermekte olan irtibat büroları, büronun geçmiş yıl faaliyetleri hakkında, Yönetmelik ekinde (EK-4) yer alan "İrtibat Bürolarının Faaliyetlerine İlişkin Bilgi Formu"nu yıllık bazda ve her yıl en geç Mayıs ayı sonuna kadar.

Bu bildirimleri yapmak zorundadırlar.

Öte yandan, kuruluş izni alan irtibat bürolarının;

·         Vergi dairesine kayıt belgesinin bir örneğini ve

·         Adres değişikliği durumunda yeni adreslerini,

en geç 1 ay içinde Hazine Müsteşarlığı Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğüne bildirmeleri zorunludur.

Kanun kapsamında bulunmayan tamamen yerli sermayeli şirketler;

·         Şirkete yabancı bir yatırımcının iştirak etmesi veya

·         Şirketin yaptığı sermaye artışına şirket dışındaki bir yabancı yatırımcının iştirak etmesi suretiyle,

hisse devrinin gerçekleşmesi ve şirketin Kanun kapsamına girmesi halinde hisse devirlerine ilişkin bilgileri Yönetmelik ekinde (EK-3) yer alan "Doğrudan Yabancı Yatırımlar İçin Hisse Devri Bilgi Formu" ile hisse devrinin gerçekleşmesini müteakip en geç 1 ay içinde Genel Müdürlüğe bildirmek zorundadırlar.

Kaynak : Recep BIYIK
Vergi Portalı

17 Mayıs 2011 Salı

Mayıs ayına ait ilave yükümlülükler


Mayıs ayı, olağan muhtasar, KDV veya geçici vergi beyannamesi verilmesi dışında gerek maddi gerek şekli pek çok mali yükümlülüğün toplandığı bir ay. Bu nedenle ilave yükümlülüklerle ilgili olarak bilinmesi gerekenler aşağıda özetlenmiştir.

Emlak Vergisi Taksit Dönemi:

Bina, arsa ve arazilerin idarelerce belirlenmiş değerleri üzerinden alınan Emlak Vergisi'nin birinci taksidinin bu ay içinde ödenmesi gerekiyor. (İkinci taksit, kasım ayı içinde ödenecektir.) 

Kültür Varlıkları Koruma Katkı Payı

Emlak Vergisi'nin % 10'u oranında hesaplanan Taşınmaz Kültür Varlıklarının Korunmasına Katkı Payının birinci taksidinin de bu ay içinde ödenmesi gerekmektedir. 

Ayrıca işyerleri tarafından belediyelere ödenmesi gereken Çevre Temizlik Vergisi'nin birinci taksidinin de bu ay ödenmesi gerekiyor. (Bu vergi konutlarda su faturaları içinde tahsil edilmektedir.)

Vergi Levhasının Tasdiki: 

Gelir/kurumlar vergisi mükellefleri tarafından gelir/kurumlar vergisi beyannamelerinin verilmesinden sonra vergi levhası, Gelir İdaresi Başkanlığı bilgi işlem sistemi tarafından söz konusu beyannamelerde yer alan bilgilere göre oluşturulacak ve mükellefin internet vergi dairesi hesabına aktarılacaktır.

Vergi levhaları sistem tarafından internet vergi dairesi hesaplarına aktarıldıktan sonra, mükellefler, internet vergi dairesinden;

·         Bizzat kendileri veya

·         3568 sayılı Kanun uyarınca yetki almış olup bağımsız çalışan serbest muhasebeci, serbest muhasebeci mali müşavir veya yeminli mali müşavirler (meslek mensupları)

aracılığıyla,

·         Gelir vergisi mükellefleri için 1 Nisandan itibaren,

·         Kurumlar vergisi mükellefleri için 1 Mayıstan itibaren, vergi levhalarını 31 Mayıs günü sonuna kadar yazdıracaklardır.

Yazdırılan vergi levhalarının Mükelleflerce

a) Merkezlerinde,

b) Şubelerinde,

c) Satış mağazalarında,

d) Çiftçilerin doğrudan doğruya zirai faaliyetleri ile ilgili alım satım işlerinin tedviri için açtıkları yazıhanelerinde,

e) Taşıt işletmeleri ayrıca taşıtlarında (taşıt işletmesi ifadesi, ücret karşılığında yolcu veya eşya taşımacılığını ifade ettiğinden, diğer iş kollarında faaliyet gösteren mükelleflerin taşıtlarında vergi levhası bulundurma mecburiyetleri bulunmamaktadır.)yetkililerce istenildiğinde ibraz etmek üzere bulunduracaklardır. İş yerinde birden fazla kat veya reyon olması halinde her kat veya reyon için ayrı birer levha alma ve bulundurma zorunluluğu bulunmamaktadır.

Bu şekilde alınan vergi levhaları ayrıca vergi dairesine veya meslek mensuplarına imzalattırılmayacak veya tasdik ettirilmeyecektir. İnternet vergi dairesinden erişilebilen vergi levhası üzerinde yer alan, sistem tarafından verilmiş olan onay kodu vergi levhasının tasdiki hükmündedir. Yukarıda sayılan meslek mensuplarının da vergi levhalarının tasdikine dair herhangi bir bildirimde bulunmayacakları tabiidir.

Gelir/kurumlar vergisi mükellefi olup yıl içinde işe yeni başlayan mükelleflerin vergi levhalarında matrah kısmında “Yeni İşe Başlama” ifadesi yer alacaktır. Söz konusu mükelleflerin vergi levhaları, mükellefiyet tesisini müteakip, sistem tarafından internet vergi dairesi hesaplarına aktarılacaktır. Bu mükellefler vergi levhalarını mükellefiyet tesisinden itibaren 1 ay içinde internet vergi dairesinden yazdırmak suretiyle veya bağlı oldukları vergi dairesi aracılığıyla alacaklardır.

Beyannamelerini kanuni süresinden sonra vermiş olan mükellefler, beyanname verilmesini müteakip internet vergi dairesinde bu işlem için hazırlanan menüyü kullanmak suretiyle vergi levhalarını kendileri oluşturarak yazdıracaklar ve yukarıda sayılan yerlerde bulunduracaklardır. Beyanname verilme tarihinin kanuni süresinden sonra ancak 31 Mayıstan evvel olması halinde ise mükellefler internet vergi dairesinde bu işlem için hazırlanan menüyü kullanmak suretiyle vergi levhalarını bu tarihe kadar yazdıracaklardır.

Kazancı basit usulde tespit edilen mükellefler, vergi levhalarına yukarıda belirtildiği şekilde erişebilecekleri gibi bağlı bulundukları meslek odaları aracılığıyla da internet vergi dairesi üzerinden erişebilirler.

Özel hesap dönemine tâbi mükellefler vergi levhalarını beyanname verme sürelerinin son gününden itibaren 1 ay içinde internet vergi dairesinde bu işlem için hazırlanan menüyü kullanmak suretiyle kendileri oluşturarak yazdıracaklar ve yukarıda sayılan yerlerde bulunduracaklardır.

Gelir/kurumlar vergisi mükellefi olup gelir/kurumlar vergisi beyannamelerini elektronik ortamda vermeyen mükellefler vergi levhalarını beyannamelerini vermelerini müteakip bağlı oldukları vergi dairesinden temin edeceklerdir.

Ayrıca, mükellefler vergi levhalarında yer alan bilgilerde hata olduğunu tespit etmeleri halinde derhal bağlı oldukları vergi dairesi müdürlüğüne bir dilekçeyle başvurmak suretiyle söz konusu hatanın düzeltilmesini talep edecekler, düzeltmeyi müteakip yeni vergi levhasını internet vergi dairesinden oluşturup bu Tebliğde sayılan yerlerde bulunduracaklardır.

Yabancı Sermayeli Şirketlerle İrtibat Bürolarının Bildirim Yükümlülükleri: 

Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanununun Uygulama Yönetmeliği'ne göre, yabancı sermayeli şirketlerle irtibat bürolarının, söz konusu yönetmeliğin ekinde yer alan bilgi formlarını, bu ay içinde bir önceki yıla göre doldurarak Hazine Müsteşarlığı Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü'ne göndermeleri gerekmektedir. 

Veraset ve İntikal Vergisi Taksidi: 

Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu ile Veraset Vergisi'nin üç yılda ve altı taksitte ödenmesi gerekmektedir. Bu taksitlerin her yıl mayıs ve kasım aylarında ödenmesi gerekmektedir. Dolayısıyla bu yıla düşen Veraset Vergisi tutarının birinci taksidinin de bu ay içinde ödenmesi gerekmektedir. 

Yatırım İndirimi Stopajı: 

Mükellefler  2010 yılı beyanlarında yararlandıkları yatırım indirimi tutarları üzerinden, yine bu kanunun geçici 61. maddesine % 19,8 oranında stopaj yapmak ve bu stopajı muhtasar beyanname ile beyan ederek bu ayın 26. günü akşamına kadar ödemek zorundadırlar.

16 Mayıs 2011 Pazartesi

Mücbir Sebep

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 13. maddesinde mücbir sebep halleri sayılmış olup, vergi ödevlerinin yerine getirilmesine engel olacak yangın, yer sarsıntısı ve su basması gibi afetler, mücbir sebep hali olarak kabul edilmiştir. 

VUK’ nun 15. maddesinde ise mücbir sebeplerden herhangi birinin bulunması halinde bu sebep ortadan kalkıncaya kadar sürelerin işlemeyeceği, bu takdirde tarh zamanaşımının işlemeyen süreler kadar uzayacağı hüküm altına alınmıştır. 

Mücbir sebep hallerinde, mücbir sebebin başladığı tarih ile ortadan kalktığı tarih arasında geçen süreler, süreden sayılmamakla beraber, belli bir bölge veya bölgenin bir kısmını etkileyen yangın, deprem, su basması gibi genel karakter taşıyan tabi afetlerde vergi ödevlerinin yerine getirilmesi bakımından mücbir sebep halinin başlangıç tarihi bilinmekte ise de sona erdiği tarihin tespiti mükellefler yönünden güçlük arz etmektedir. 

Bilindiği üzere, VUK ’un 14. maddesinde kanunda açıkça yazılı olmayan hallerde sürenin idarece belirleneceği hükme bağlanmış, aynı kanunun 15. maddesinde Maliye Bakanlığı, mücbir sebep sayılan haller nedeniyle; bölge, il, ilçe, mahal veya afete maruz kalanlar itibarıyla mücbir sebep hali ilân etmeye ve bu sürede vergi ödevlerinden yerine getirilemeyecek olanları tespit etmeye yetkili kılınmış, bu yetkinin vergi türleri ve işyerleri itibarıyla; beyannamelerin toplulaştırılması, yeni beyanname verme süreleri belirlenmesi ve beyanname verme zorunluluğunun kaldırılması şeklinde de kullanılabileceği hüküm altına alınmıştır.

Diğer taraftan bu hükmün uygulanması için mücbir sebebin malum olması veya ilgililer tarafından ispat veya tevsik edilmesi gerektiği düzenlenmiştir. 

Düzenlemede malum olması ifadesi yer bulmuş olmasına karşılık, yapılan düzenleme ve açıklamalarda olayın hangi durumlarda malum olarak kabul edileceği açıklanmamıştır. Ancak, idare geçmiş dönemlerde yaşanan 17 Ağustos 1999 deprem felaketi ve 17 Aralık 2001 İzmir ilinde vukuu bulan sel felaketi sebebiyle özel düzenlemeler yapmıştır. 

Mücbir sebep olması sebebi ile mücbir sebep halinin ortadan kalktığı tarihin diğer bir ifade ile işlemeyen mücbir sebep süresinin idarece tespit edilmesi gerekliliğine karşılık, şu an için yapılmış özel bir düzenleme olmaması sebebiyle mükelleflerin ispat ve tevsik yükümlüğü olduğu kanaatindeyiz.

 
VUK’ nun 15. maddesinde belirtilen mücbir sebebin ispat veya tevsik edilmesi işlemi Bayındırlık ve İskân Müdürlüğü, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı İl Müdürlükleri, -kurulmuşsa- kriz masası, Hasar Tespit Komisyonu, İtfaiye Müdürlükleri veya ilgili diğer kurumlardan alınacak yazı ile yapılabilecektir. 

 
Bilindiği üzere Vergi Usul Kanunu’nun 115. maddesinde belirtilen tabii afetler yüzünden; 

  • Varlıklarının en az üçte birini kaybeden mükelleflerin bu afetlerin zarar verdiği gelir kaynakları ile ilgili bulunan vergi borçları ve vergi cezaları;
  • Mahsullerinin en az üçte birini kaybeden mükelleflerin afete maruz arazi için zararın tahakkuk ettiği hasat ve devşirme zamanına tesadüf eden yıla ait olarak tahakkuk ettirilen arazi vergisi borçları ve vergi cezaları;
Maliye Bakanlığı’nca zararla orantılı olmak üzere kısmen veya tamamen terkin olunabilmektedir. İl-ilçe idare kurulları yaptırılacak tahkikat üzerine zarar derecesini ve ilgili bulunduğu gelir kaynağını tespit etmektedirler. 

Tabii afetlere uğrayan mükelleflerin terkin işlemleri ile ilgili geniş açıklamalar 1 Sıra Numaralı VUK Genel Tebliği’nde yer almış bulunmaktadır. Söz konusu Genel Tebliğin 3 numaralı bölümünde belirtildiği üzere terkin kapsamına giren ve vergi borcu bulunan mükelleflerin müracaatta bulunmalarını temin bakımından mutat vasıtalarla gerekli duyurular yapılacak, afete maruz kaldığı vergi dairesince bilinen mükelleflere de müracaatları beklenmeksizin terkin beyannameleri tevdi edilerek beyanda bulunmaları sağlanacaktır. 

Buna göre, afete uğrayan mükelleflerce vergi dairelerinden temin edilecek terkin beyannamelerinin 1 numaralı tablosu doldurularak ilgili vergi dairesine müracaat edilecektir.

 
Vergi Usul Kanununun 111. maddesinin 5. fıkrasında ödeme zamanları düzenlenmiş olup, mücbir sebeplerle gecikme hallerinde vade, uzayan sürenin bittiği gün olarak belirlenmiştir. Diğer taraftan, 500’den fazla mükellefi olan vergi dairelerine para yatırmak bakımından mükelleflere, vadenin bitmesini takip eden tarihten başlayarak 15 gün içinde gün belli etmeye Maliye Bakanlığı yetkili kılınmıştır. 

Ayrıca, mücbir sebep hali ilân edilen yerlerdeki mükelleflerin, bu Kanun kapsamında olup, ödeme süresi afet tarihinden sonraya rastlayan her türlü vergi, ceza ve gecikme faizleri ile bu Kanunun 15. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca verecekleri beyannamelere istinaden tahakkuk ettirilen vergilerin ödeme sürelerini, vadelerinin bitim tarihinden itibaren azamî bir yıl süreyle uzatmaya ve bu yetkiyi bölge, il, ilçe, mahal ve afetten zarar görenler ile afetten zarar görme derecesi veya vergi türleri itibarıyla farklı süreler tespit etmek suretiyle de kullanabilmeye Maliye Bakanlığı yetkili kılınmıştır.

Dolayısıyla mükellefler bu hüküm kapsamında ödeme günü belirlenmesini de idareden talep edebileceklerdir.

4. Defter ve Belgeleri Tabii Afet Nedeniyle Zayi Olanlar
 
Tabii afet nedeniyle defter ve belgeleri zayi olan mükellefler öncelikle bu durumu mahkeme kararıyla belgelemeleri gerekmektedir. Türk Ticaret Kanunu’nun 68. maddesi uyarınca; defter tutmak mecburiyetinde bulunan kimse ve işletmeye devam eden haleflerinin, defterleri son kayıt tarihinden ve saklanması mecburi olan diğer hesap ve kağıtları tarihlerinden itibaren on yıl saklama mecburiyetleri bulunmaktadır. 

VUK ’na göre defter tutmak mecburiyetinde olanlar; 

  • VUK 253. maddesi kapsamında tuttukları defterlerle üçüncü kısımda yazılı vesikaları, ilgili bulundukları yılı takip eden takvim yılından başlayarak beş yıl süre ile muhafaza etmeye, 
  • VUK 256. maddesi kapsamında muhafaza etmek zorunda oldukları her türlü defter, belge ve karneler ile vermek zorunda bulundukları bilgileri istenildiğinde ibraz ve inceleme için arz etmeye,
zorunludur.

Aynı kanunun 30. maddesinin 3. bendine göre defter ve belgeler vergi incelemesine yetkili olanlara herhangi bir sebeple ibraz edilmezse, 4. bendine göre defter kayıtları ve bunlarla ilgili vesikalar vergi matrahının doğru ve kesin olarak tespitine imkân vermeyecek derecede noksan, usulsüz ve karışık olması dolayısıyla ihticaca salih bulunmazsa vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitinin mümkün olmadığı kabul edilir ve re’sen vergi tarhına gidilir. 

Diğer taraftan VUK 373. maddesi kapsamında mücbir sebeplerden herhangi birinin vukua geldiği malum ise veya tevsik ve ispat olunursa vergi cezası kesilmeyeceği hüküm altına alınmıştır.

Bir tacirin saklamakla mükellef olduğu defter ve kâğıtların; yangın, su baskını veya yer sarsıntısı gibi bir afet sebebiyle ve kanuni müddet içinde ziyaa uğraması durumunda, ziyaın öğrenildiği tarihten itibaren on beş gün içinde ticari işletmenin bulunduğu yerin salahiyetli mahkemesine başvurarak durumu mahkeme kararıyla belgelemeleri gerekmektedir. Burada yer alan süre hak düşürücü süre olması sebebiyle özel bir önem arz etmektedir. 

Bu şekilde defter ve belgeleri zayi olan mükelleflerin gelir ve kurumlar vergilerinin beyanları sırasında; 

  • Dönem başından mücbir sebep halinin sona ermesine tekabül eden kıst döneme ilişkin matrahları takdir komisyonlarınca belirlenecektir
  • Mücbir sebep halinin sona erme süresinden dönem sonuna kadar olan kıst döneme ilişkin matrah, tasdik edilmiş olan yeni defterlere göre mükelleflerin kendilerince tespit edilecektir.
2010 yılında verilecek gelir ve kurumlar vergileri beyannamelerinde beyan edilecek matrah yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde tespit edilen matrahtan oluşacaktır. 

Faaliyetlerine devam eden mükelleflerin en kısa sürede yeni defter tasdik ettirecekleri tabidir.

Diğer taraftan KDV Kanununun 34. maddesi gereğince mükelleflerin mal ve hizmet alışları sırasında ödedikleri Katma Değer Vergilerini belgelemeleri ve bu vesikaların kanuni defterlere kaydedilmesi şartı getirilmiş olup, emsal yargı kararlarında "mücbir sebeplerle olsa bile KDV’nin indirilebilmesinin ve gereğinde iadesinin kabulü için KDV’yi içeren belgelerin ibrazının zorunlu olduğu kabul görmüştür. 

Dolayısıyla mal ve hizmet alışı yapılan yerlerden alış belgeleri suretlerinin temin edilmesi ve indirilen KDV’nin doğruluğunun belgelerle ispat edilmesi gerekmektedir. Bu şartın yerine getirilmediği durumlarda mükelleflere vergi iadesi yapılmayacağı gibi, iade edilen KDV geri alınabilecek ve indirilmiş vergiler ikmalen tarh edilerek istenebilecektir. Ancak mükelleflere VUK 373. maddesi hükmü gereği ceza uygulanmaz iken gecikme faizi tahsil olunabilecektir


Vergi Usul Kanunu’nun 278. maddesinde; yangın, deprem ve su basması gibi afetler yüzünden veyahut bozulmak, çürümek, kırılmak, çatlamak, paslanmak gibi haller neticesinde işletme içi veya dışındaki iktisadi kıymetlerinde önemli bir azalış vaki olan emtia ile maliyetlerinin hesaplanması mutad olmayan hurdalar ve döküntüler, üstüpü, deşe ve ıskartaların emsal bedeli ile değerleneceği belirtilmiş olup, madde hükmünce zayi olan mallara, vergi kanunları açısından kıymeti düşen mallarla ilgili hükümler uygulanacağından, söz konusu mallar için emsal bedelle ilgili olarak VUK’ nun 267. maddesindeki “Takdir Esası” hükümlerinin tatbik edilmesi gerekmektedir. 

Takdir esasına göre emsal bedeli, takdir komisyonunca belirlenir. Dolayısı ile değeri düşen malların emsal bedeli mükellefler tarafından takdir komisyonundan talep edilmesi gerekmektedir. Mükellefler, değeri düşen mallarının emsal bedelinin tespiti için ilgili oldukları vergi daireleri aracılığı ile ya da bağlı oldukları vergi dairesini ve hesap numarasını belirtmek suretiyle, defterdarlıklara başvurarak, takdir komisyonları aracılığı ile takdir yapılmasını istemelidirler.

Beyanname verme süresinin sonuna kadar takdir komisyonu kararının alınamaması durumunda değeri düşen malların emsal bedel ile değerlenmesi mümkün değildir. Ancak hesap dönemi sonuna kadar takdir komisyonuna emsal bedelin takdiri için başvurulması fakat beyanname verme süresinin sonuna kadar takdir komisyonu kararının alınamaması durumunda, ihtirazi kayıtla beyanname verilmesi ve takdir komisyonu kararına göre daha sonra malların değerinde meydana gelen düşmeye isabet eden vergi tutarının geri alınması mümkündür. 

 
Anılan Kanun’un 317. maddesinde, yangın, deprem, su basması gibi doğal afetler neticesinde değerini tamamen veya kısmen kaybeden amortismana tabi iktisadi kıymetler için mükelleflerin müracaatları üzerine ve ilgili bakanlıkların da mütalaası alınmak suretiyle, Maliye Bakanlığı’nca her işletme için işin mahiyetine göre ayrı ayrı belli edilen "fevkalade ekonomik ve teknik amortisman nispetlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. 

Ancak Maliye Bakanlığı sigortalı sabit kıymetler için fevkalade amortisman uygulanmasının mümkün olmadığı görüşündedir.

Söz konusu düzenleme ve Maliye Bakanlığının yaklaşımı çerçevesinde, doğal afetler nedeniyle sigortalı olmayan amortismana tabi iktisadi kıymetleri zarar gören mükelleflerin vergi dairesine fevkalade amortisman oranı belirlenmesi talebi ile başvurması gerekmektedir. 

 
İşletme aktifinde kayıtlı emtia ve amortismana tabi iktisadi kıymetlerde kısmen veya tamamen meydana gelen değer kaybının zarar yahut gider olarak kayıtlara intikal ettirilebilmesi için, oluşan değer kaybının normal ticari faaliyet içinde ya da doğal afetler nedeniyle meydana gelmesi tevsik ve ispat olunması gerekmektedir. Aksi takdirde oluşan gider ve zararların vergi matrahının tespitinde indirim kalemi olarak kabul edilmesi mümkün bulunmamaktadır. 

 
Genel prensip olarak; nihai tüketiciye teslim aşamasına ulaşmadan zayi olan emtia ve değerlerini tamamen kaybeden amortismana tabi iktisadi kıymetler için yüklenilen KDV’nin indirimi mümkün olmadığı gibi, hesaplanan KDV olarak ilgili dönem beyannamesinde de düzeltme yapılması gerekmektedir. 

Ancak, KDVK ’nun 30. maddesi c bendinde özel bir düzenleme yapılarak; deprem, sel felaketi ve Maliye Bakanlığı’nın yangın sebebiyle mücbir sebep ilân ettiği yerlerdeki yangın sonucu zayi olan mallara ait katma değer vergisinin mükellefin vergiye tabi işlemleri üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden indirilebileceği hüküm altına alınmıştır. Dolayısı ile mücbir sebep hali tevsik ve ispat olunursa KDV ile ilgili yapılacak bir düzeltme bulunmamaktadır.

Bu hallerin dışında zayi olan mallara ait yüklenilen KDV’nin ise hesaplanan KDV’den indirimi mümkün bulunmamaktadır. 


VUK’ nun 330. maddesi çerçevesinde, emtialarda vukua gelen zayiat dolayısıyla alınan sigorta tazminatları bunların değerlerinden fazla olursa bu fazlalığın kara alınacağı hüküm altına alınmıştır. Dolayısıyla elde edilen tazminat bedellerinin gelir olarak kayıtlara intikal ettirilmesi gerekmektedir.

VUK’ nun 329. maddesinde amortismana tabi malların sigorta tazmini hususu düzenlenmiş olup, söz konusu madde hükmü çerçevesinde Yangın, deprem, sel, su basması gibi afetler yüzünden tamamen veya kısmen ziyaa uğrayan amortismana tabi iktisadi kıymetler için alınan sigorta tazminatı bunların değerinden (net defter değerinden) fazla olduğu takdirde fark gelir olarak kayıtlara alınabileceği gibi, ziyaa uğrayan malların yenilenmesi işin mahiyetine göre zaruri bulunur veya bu hususta işletmeyi idare edenlerce karar verilmiş ve teşebbüse geçilmiş olursa, bu takdirde tazminat fazlası yenileme giderlerini karşılamak üzere, pasifte geçici bir hesapta azami üç yıl süre ile tutulabilecektir. 

Bu süre içinde kullanılmamış olan tazminat farkları kara ilave edilecektir. Yukarıdaki esaslar dahilinde yeni değerlerin iktisabında kullanılan tazminat fazlası, yeni değerler üzerinden bu Kanun hükümlerine göre ayrılacak amortismanlara mahsup edilir. Bu mahsup tamamlandıktan sonra itfa edilmemiş olarak kalan değerlerin amortismanına devam olunur.