4 Aralık 2010 Cumartesi

BİLİRKİŞİLERİN VERGİLENDİRİLMESİ


Adli veya idari yargı yerlerinde veya icra dairelerinde teknik konularda bilirkişilik müessesesi yaygın olarak uygulanmaktadır. Bilirkişilik yapanlara yapılan ödemeler, hiç şüphesiz Gelir Vergisi'ne tabidir. Ancak bilirkişilik müessesesinin mesleki faaliyet mi olduğu yoksa işveren işgören ilişkisine mi dayandığı vergilendirilmesi açısından önem arzetmektedir.

Gelir Vergisi Kanunu'nda geçmişte bilirkişilere yapılan ödemeler, serbest meslek kazancı olarak vergilendirilirken sonradan ücret olarak kabul edilmiştir.

Gelir Vergisi Kanunu'nun 61'inci maddesinde ‘ücret'; "işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir" şeklinde tanımlanmış, müteakiben de ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olmasının veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunmasının onun mahiyetini değiştirmeyeceği, maddenin üçüncü fıkrasının 5 numaralı bendiyle de bilirkişilere, resmi arabuluculara, eksperlere, spor hakemlerine ve her türlü yarışma jürisi üyelerine ödenen veya sağlanan para, ayın ve menfaatlerin ücret sayılacağı hüküm altına alınmıştır.

Bilirkişilik özünde serbest meslek faaliyeti kapsamında değerlendirilmesi gereken bir faaliyettir. Ücret, yukarıya da aktardığımız tanımı gereği bilirkişilikle bağdaşan bir gelir kategorisi değildir. Ancak bilirkişiliğin ücret kapsamına alınması, serbest meslek olarak kabul edilmesi halinde doğacak şekli ve maddi yüklerden (makbuz düzenleme, defter tutma, KDV vb) bilirkişileri kurtarma amacı gibi uygulama kaynaklı gerekçelere dayanmaktadır.

Bilirkişilere yapılan ödemeler, genelde ödemeyi yapanca stopaja tabi tutularak yapılır. Çünkü anılan kanunun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasıyla; kamu idare ve müesseseleri, iktisadî kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadî işletmeleri, kooperatifler, yatırım fonu yönetenler, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, zirai kazançlarını bilanço veya zirai işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçiler aşağıdaki bentlerde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecbur oldukları hükme bağlandıktan sonra, söz konusu maddenin ‘1' numaralı bendinde yer alan "Hizmet erbabına ödenen ücretler ile 61'inci maddede yazılı olup ücret sayılan ödemelerden (istisnadan faydalananlar hariç), 103 ve 104'üncü maddelere göre" hükmüyle ücretler üzerinden yapılacak Gelir Vergisi tevkifatının kriteri belirlenmiştir.

Ancak bilirkişi ücretlerinin vergilendirilmesi, stopajla bitmemektedir. Çünkü Maliye İdaresi, farklı adliyelerde çeşitli mahkemelerin kendi vezneleri ve icra ve iflas müdürlükleri tarafından bilirkişilik hizmeti karşılığında yapılan ödemeleri, başka bir ifadeyle farklı adliyelerin ayrı ayrı vezneleri ve icra-iflas müdürlüklerince tahakkuk ettirilerek yapılan ödemeleri ayrı ayrı ücret geliri olarak kabul etmektedir. Mali idareye göre Gelir Vergisi Kanunu uygulaması bakımından bilirkişilik hizmeti ifa edilen adliyelerin her birinin ayrı bir işveren, bu adliyelerce ‘bilirkişilik hizmeti' karşılığında ödenen ücretlerin de ilgili adliyelerin farklı birimlerinin kendi vezneleri tarafından, başka bir ifadeyle ayrı ayrı veznelerce tahakkuk ettirilip ödenmesi durumunda her bir vezneninde ayrı bir işveren olarak kabul edilmesi gerekmektedir.

Öte yandan, aynı kanunun 86'ncı maddesinin ‘1/b' bendi gereğince, tek işverenden alınmış ve tevkif suretiyle vergilendirilmiş ücretler için [(birden fazla işverenden ücret almakla beraber, birden sonraki işverenden aldıkları ücretlerinin toplamı, 103'üncü maddede yazılı tarifenin ikinci gelir diliminde yer alan tutarı aşmayan mükellefler tarafından (tamamı tevkif suretiyle vergilendirilmiş ücretleri dahil)] yıllık beyanname verilmeyecek, diğer gelirler için beyanname verilmesi halinde bu gelirler beyannameye dahil edilmeyecektir. Maddenin ‘1/c' bendine göreyse vergiye tabi gelir toplamının [(a) ve (b) bentlerinde belirtilenler hariç] 103'üncü maddede yazılı tarifenin ikinci gelir diliminde yer alan tutarı aşmaması koşuluyla, Türkiye'de tevkifata tabi tutulmuş olan; birden fazla işverenden elde edilen ücretler için de yıllık beyanname verilmeyecek, diğer gelirler için beyanname verilmesi halinde bu gelirler beyannameye dahil edilmeyecektir.

Bu düzenlemelere göre söz konusu bilirkişi ödemeleri üzerinden ödemeyi gerçekleştirenlerce Gelir Vergisi kesintisi yapılması, kesintinin ise her bir işveren tarafından, ayrı ayrı yapılacak bilirkişi ödemesinin aynı nitelikte bulunan ve ilgili yıldaki daha önceki ödemelerle birleştirilmesi suretiyle (toplam matraha ulaşılarak bu matrah üzerinden), Gelir Vergisi Kanunu'nun 103'üncü maddesindeki tarifeye göre yapılması gerekmektedir.

Bu durumda, birinci işverenden (bu işverenden alınan ücretin hangisi olduğu ücretli -bilirkişi- tarafından serbestçe belirlenebilir) sonraki ücret gelirleri toplamının 103. maddede yazılı tarifenin ikinci gelir diliminde yer alan tutarı (22.000,00.-TL) aşması halinde, birinci işverenden alınan ücret de dahil olmak üzere, ücret gelirlerinin tamamının yıllık Gelir Vergisi beyannamesi ile beyan edilmesi gerekmektedir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder